KAYNAK – GERÇEK MUHABİR

“Şirin Payzın Sendromu Bağlamında Eğitim ve Güç İlişkileri” Başlığında, Yolsuzluktan Adam Sürmeye Doktora Tezi Bile Yazılır

“POWER EDUCATION”  KAVRAMI MERKEZLİ OLARAK

Sürekli eğitim tarihimizi okuyup, oradan dersler çıkarmaktan ve böylelikle daha iyi bir eğitime ulaşmanın öneminden bahsediyoruz. İşte bu yazıda yine böyle bir okuma yapacağız. “Power Education”  kavramı, genelde baskı ve eğitim, iktidar ve eğitim anlamlarında kullanılır. Bir güç ve eğitim gibi bir anlamı vardır. Ben de bu anlam merkezli bazı okumalar yapmaya çalışacağım. Yoksa kastım; devletin gücünü sağlamada dünya tarihsel sürecinde olduğu gibi, eğitimi bir ideolojik aygıt olarak kullanıp, siyasi ve ekonomik kendi varlığını devam ettirmesi değil. Ve “Power Education” kavramını son süreçteki “Şirin Payzın Sendromu”merkezli ele alıp, bu ilişkilerinin eğitimimizde de hakim olup olmadığına bakacağız.

                                        “Şirin Payzın Sendromu” Literatüre Hediyem Olsun

Öncelikle belirteyim ki; Şirin Payzın’a yaptığı başarılı işlerin ve gazeteciliğin ötesinde; filoloji, sanat tarihi, işletme okumuş olmasından, tiyatroya ilgisinden, hazır cevaplığından ve zekâsından dolayı olduğu gibi; sorulmayanı sorması, söylenilmeyeni söyletmesinden dolayı özel bir ilgim vardır. Mevlanacı ve Witgensteinci anlamda dilin kişinin dünyasının sınırları olduğunu düşündüğümüzde, Payzın’ın “Oradan Bakınca Öyle mi Görünüyor?” diye bir kitabı vardır ve bu kitabı okuduğunuzda, kullandığı dilden aslında onun iç dünyasının güzelliğini ve zenginliğini rahatça görüp keşfedebilirsiniz. Bence son yaşadığı olay da kitabın adıyla örtüştü; oradan bakınca öyle mi görünüyor? Ve bence eğer söylenenler doğruysa; oradan bakınca öyle göründüğü gibi olmadığını, duruşunuzu, hayatı kucaklayışınızı bir kez daha ortaya koydu. Ben burada, Şirin Payzın’ın son yaşadıkları doğrudur değildire girmeyeceğim, bizim konumuz da değil ve zaten Şirin Payzın gibi bir beynin savunulmaya değil, olsa olsa anlaşılmaya ihtiyacı olur. Ve literatüre “Şirin Payzın Sendromu” diye bir sendrom hediye etmek istiyorum.

       Psikiyatristlerin Derinlemesine İncelenmesi Halinde Bunun Bir Sendrom Olduğu Görülecektir

Ben Şirin Payzın Sendromu’nu literatüre hediye etmek istiyorum. Hayırlııı olsuuun… Literatürde; Stockholm, Dunning-Kruger, Tükenmişlik, Olfaktör, Capgras, Othello, Pazartesi Sendromu gibi pek çok sendrom vardır. İddialı ve sosyal bilimleri bilerek söylüyorum; bu olaydakiler doğru ya da değil ama bu kurgudakilerden o kadar büyük bir sendrom çıkar ki her boyutuyla. Şimdi başa dönelim; “Power Education” kavramına. Güç kavramı, insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır, insan doğasının üstünlük, kontrol ve düzen arayışından dolayı. Güç ile ilgili kavgalar her dönemde ve her alanda olmuştur. Buradaki sınırlarımız gereği; gücün ne olduğuna, kimlerin güç için hangi makyavelist oyunları oynayabileceğine çok girmeyeceğiz. Aslında bunda Nietzscheci anlamda iyinin ve kötünün ötesinde, gücün kendisi için kötü ya da iyi diyemeyiz. Buradaki espri; gücü elde etmek ve devam ettirmek için hangi etik yolların ve gücün nasıl kullanıldığıdır. Bu yönüyle güç ve otorite ilişkisi de bir başka yazının konusu olarak kalsın.

                                   Güce Bu Kadar Bağımlı Olanlar, Hep Daha Fazlasını İsterler

Güç istencinin bağımlılıktan kaynaklandığını düşündüğümüzde; gücü elde etmek için her yolu mubah görenler, hep daha fazlasını isteyeceklerdir. Ben, bu yazıyı kaleme alırken; hem yıllardır hayranlıkla izlediğim bir isme dair bir şey kaleme almak, hem psikiyatristlerin dikkatini bu yeni sendroma çekmek, hem de Şirin Payzın Sendromu’nun eğitimde yaşanıp yaşanmadığını ele almak istedim. Tüm bunlar, eğer eğitim alanında yaşanmışsa, emin olun; olmayan bir şeyi var gibi göstererek, yalanlarla, iftiralarla, sanki en üst otoritenin her şeyden haberi varmış gibi, pek çok kişinin ayağı kaydırılmıştır ve büyük mağduriyetler yaşatılmıştır. Çünkü herkes, sendromun kahramanı Şirin Payzın gibi, 7 Voltran gücünde Heman gibi savaşamaz, bu eğitim ağalarıyla ve baronlarıyla… Düşünsenize; olayın içinde komplo, iftira, ayak kaydırma, sanki daha üst makamlar istiyormuş gibi pek çok şey var. Bırakın sendrom olmasını, bu konu tüm boyutlarıyla incelenirse, genelin ötesinde, eğitimde bile “Şirin Payzın Sendromu Bağlamında Eğitim ve Güç İlişkileri” diye, yolsuzluktan adam sürmeye doktora tezi yazılır.

                “Külliye’ye Yakınız, Cumhurbaşkanı da Bu İşlerde Bizimle” İzlenimi Yaratıldığını

Düşünsenize; birileri, eğitimde her naneyi yiyor, sonra birileri “N’oluyor ya?” diye sorduğunda, doğrudan kendileri cevap vermese de bir iki Külliye’ye veya buraya yakın kişiler foto paylaşıp, “Külliye’ye yakınız, Cumhurbaşkanı da bu işlerde bizimle.” İzlenimi yaratıldığını. Aman, Allah korusun. Olmayan bir şeyi var gibi gösterme, güç devşirme, içi teneke gibi boş ama ses çıkaran, pahalı marka takımlar giydiği, pahalı semtlerde oturduğu için hak ettiği değil de birilerine yakın olduğu için belli makamlara getirilme, kendisi olmayan, hep ayak kaydıran… Daha o kadar çok şey sayılabilir ki bu sendrom için.

Tabii, bunun yanına güç zehirlenmesi, yine güç ve yolsuzluk ilişkileri, eğitim makamlarının güç devşirilmesi için kullanılması, vb. o kadar çok şey eklenebilir ki. İşte güç, böyle bir şey. Yazıyı, çıkarlar söz konusuysa vicdanlar susar sözüyle ve Hanımefendi’nin Türkiye demokrasi tarihinin dönüm noktalarından biri olan programının adından hareketle; güç söz konusuysa neler oluyor değil, neler olmuyor ki ile bitirelim. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

TEILEN