KAYNAK – EĞİTİM AJANSI

Dikkat Süresi 15-20 Dakika İse; Çocuklar Nasıl Saatlerce Oyun Oynayabiliyorlar?

Teneffüs Süreleri Arttırılabilir

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, daha önceden ders saatlerinin süreleriyle ilgili şu açıklamaları yapmıştı: ”Şimdi, öğrenme süreleri hızlandı. Bizim zamanımızda ders saati 50 dakika falandı. Şimdi bu süre giderek azaldı. 20-25 dakika en idealidir diye düşünüyorum.” Sayın Eğitim Bakanı, bu konuyu çok önemsiyor olmalı ki; Cumartesi günü de bu konuyla ilgili aynı bağlamda şu açıklamaları yaptı: ”Türkiye’de eğitim alanında önemli değişim ve gelişimler yaşanıyor. Geçen yıllara göre öğrenme süreleri hızlandı. Artık öğrencilerin dikkatlerini 40 dakika aynı yönde tutmakta zorlanıyoruz. Dolayısıyla; birkaç sefer de söyledim. Gerçekten bu ders süresini biraz kısaltabilmek lazım, daha etkili şekilde çocuklara bilgileri aktarabilmek için.” Sayın İsmet Yılmaz, Milli Eğitim Bakanı olarak bu açıklamaları yapıyorsa çok önemsemek gerekir. Sayın Bakan, öğrenme sürelerinin hızlanmasıyla neyi kastetmektedir? Ve öğrenme süreleri hızlanmasıyla ders sürelerinin kısaltılması arasında nasıl bir korelasyon vardır; yoksa bu cümleler bir doksa olmanın ötesine gidemeyecektir. Sayın bakan, eğitim bilimci olmadığına göre; öğrenme ile ilgili bu kadar önemli bir açıklamayı muhtemelen sınıf yönetimi, gelişim ve öğrenme, öğretim yöntem ve teknikleri vb. eğitim bilimleri alanlarının verilerine dayanarak yapıyordur mutlaka. Yılmaz’a bu verileri veren ve 40 dakikanın bir ders saati için uzun olduğunu söyleyen eğitim danışmanları bu verileri bizimle de paylaşırlarsa kamuoyu ve biz de yararlanmış oluruz. Bu açıklamalar dünyadaki örnekler ve bir ders saatinin nasıl işleneceğine dair veriler incelenerek mi yapılmıştır?

Eğitimciler Öğrencilerin Kronoslarını Kairosa Dönüştürmelidirler

Ders saatlerinin süreleriyle ilgili bilimsel veriler ışığında pek çok şey söylenebilir. Sayın Bakan, beni 40 dakika dinler misiniz, diyor. O zaman nefes bile aldırmadan 2-3 saat ders dinletebilen hocaları ya da saatlerce oyun oynayan çocukları nasıl açıklayacağız? Sürenin ne kadar olduğuyla beraber; asıl mesele eğitimcilerimizin öğrencilerimizin Kronoslarını Kairosa dönüştürerek; öğrencilerimizi öğrenme anının içine çekebilmeleridir. Yunan mitolojisinde Kronos ve Kairos diye iki Tanrı vardır, zamanı tanımlayan. Kronos, hepimizin bildiği kronometrik zamanı simgeler. Kairos ise; anda olmamıza izin veren kaliteli zaman dilimleridir. İşte; iyi bir eğitimci öğrencisinin zamanlarını, alan bilgisini kullanarak, dersi daha ilgi çekici hale getirerek; kısacası iyi sınıf yönetimi yaparak, etkili öğretim yöntem ve tekniklerini kullanarak öğrencisinin Kronoslarını Kairosa dönüştürür ve öğrenmelerin en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlar.

Yılmaz’ın Dediği Gibi; Süre Kısaltılırsa Ders İşlenemez

Eğitim biliminin bütün verileri bir ders saatinin belirli bir plan çerçevesinde geçirilmesini zorunlu kılar. Yani bir öğretmenin bakanın dediği gibi kısa bir sürede ders anlatması demek; öğretmenin hemen sınıfa girip çıkması gibi bir şeydir. Oysaki bu durum pedagojik değildir. Bir öğretmen sınıfa girer girmez hemen derse geçemez. Bir ders saatinde ders anlatmanın; öğrencileri derse hazır hale getirme, güdüleme, önceki öğrenmeleri tekrar ederek gözden geçirme, hedef davranışı söyleme, açıklama, pratik yapma ya da konuyu işleme, özetleme, değerlendirme ve gerekirse ödev verme gibi pek çok aşaması vardır. Ama bakanın dediği gibi sürenin daha da kısaltılması halinde sağlıklı bir öğrenme gerçekleştirilemez.

Öğretmen Tabi Ki Zaman Yönetimi Yapmalıdır

Öğretmen tabi ki mevcut zamanı, zaman yönetimi ilkelerine göre daha aktif kullanmalı ve daha verimli hale getirmelidir dersi. Öğretmen ayrılmış, öğretim, meşgul olunan ve akademik öğrenme zamanlarını bir ders saati içerisinde iyi kullanabilmelidir. Kaldı ki; bir öğretmen ders esnasında, öğretmenin yanı sıra yoklama alma, sınıf yönetimi ile ilgili sorunlar, yönetimsel sorunlar, ödev kontrolü vb. pek çok günlük rutinle de uğraşır. Demek ki öğretmen sınıfa girer girmez boyacı küpüne batırıp çıkarır gibi ders yapmıyor ve hemen derse geçemiyor, bu bir süreç gerektiriyor. Öğretmen derse hazırlık aşamasında öğrencilerinin dikkatini derse çekmeye çalışır, ilginç bir örnek olay anlatarak ya da ilginç bir iki soru sorarak… Kısaca özetleyecek olursak; bir ders saatinde bir öğretmen yukarıda ifade ettiğimiz günlük rutinlerin dışında, derse başlama, gelişme ve sonuç aşamalarından oluşan bir ders işler. Bu üç başlık, yukarıda saydığımız süreçlerle beraber öğrenmenin pekiştirilmesi aşamalarını da kapsar.

Öğretme Sanatı Daha Kısa Sürede Verimli Bir Şekilde Gerçekleştirilemez

Bir öğretmen, bu zaman diliminde öğretimi yönetme becerisini ve öğretme sanatını; öğretim yöntem ve tekniklerini çok iyi kullanarak, sınıf yönetme becerisini zaman ve öğrenci davranışı merkezli kullanarak, öğrencinin ihtiyaç ve beklentilerini göz önüne alarak ve bir taraftan da günlük rutinleri yaparak icra etmeye çalışır. Diğer taraftan; Sayın Bakan’ı açıklamaları öğretim planlaması ilkeleriyle çelişmektedir. Çünkü eğitimde başarının anahtarı öğretimin planlanmasıdır ve bu da daha kısa sürede mümkün olmayacaktır. Yani; öğretmen, bu süre kısalırsa dersi ders işleme basamaklarını atlayarak işlemek zorunda kalır. Eski eğitim bakanlarımızdan Sayın Nimet Çubukçu da ders sürelerini uzun, ders aralıklarını kısa bulduğunu ifade etmişti bu anlamda. Geldiğimiz noktada Sayın İsmet Yılmaz’ın açıklamalarının hangi bilimsel merkezle yapıldığı kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Bu ders süreleri; Almanya, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya vb. AB ülkelerinde 40-60 dakika arasındadır.

Sonuç itibariyle; ders saatleri kısaltılmamalı ama teneffüs süreleri tartışılıp arttırılabilir. Amaç, eğitimin niteliğini arttırmaksa; asıl mesele eğitimcilerimizin, öğrencilerimizin Kronoslarını Kairosa dönüştürerek; öğrencilerimizi öğrenme anına çekip; öğrenmenin en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlamalarıdır. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

TEILEN