KAYNAK – EĞİTİM AJANSI

Yabancı Bir Dil İçin Önce Türkçe İyi Bir Şekilde Öğretilmelidir

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, yabancı dil konusunda şu şekilde bir takım açıklamalarda bulundu: “Yabancı dil konusunda yeni bir çalışma başlatacağız. Biz de İngilizce programlar geliştiriyoruz. Çok iyi programlarımız var. Bunları hem belediyelerimizle hem de kim isterse onlarla paylaşacağız. Genelde insanlar İngilizce diyor ama Arapça da başka dil de olabilir, inşallah iyi bir yabancı dili evlatlarımıza kazandıracağız. Dünyanın geldiği noktada Sayın İsmet Yılmaz’ın ifade ettiği üzere çocuklarımıza en az bir yabancı dili iyi bir şekilde öğretmek büyük bir önem taşımaktadır. Okulunu bitirip, meslek sahibi olan bir öğrenci artık uluslararası iş arama ve iş yapma zorunluluğu içindedir. Diğer taraftan bilim yapabilmenin ve bu anlamda dünyadaki gelişmeleri takip edebilmenin yolu da evrensel ve dünyada kabul gören bir dili iyi bilmekten geçiyor. Ama burada gerçekçi olup, duygusal davranmamak gerekiyor ve devletin maddi ve manevi enerjisi boşa harcamamalıdır. Hangi dillerin nasıl ve hangi yöntemlerle öğretileceği iyi belirlenmelidir. Bakan Bey Arapça örneğini niye verdi bilmiyorum ama Arapçanın dünyada bilim ve ticari anlamda kaçıncı sırada olduğu iyi analiz edilmelidir. Tabii ki isteyen Arapça da öğrenmeli ve Arapçanın ülkemiz için manevi anlamları olabilir.

Dünyadaki Hâkim Diller Planlanarak Öğretilmelidir

Bir kişinin bir başka dili öğrenebilmesi için kendi dilini de iyi bilmesi gerekmektedir. PISA sonuçları ortadadır. Öğrencilerimiz Türkçe okuduğunu anlamada sıkıntı yaşamaktadır. Bu anlamda Türkçe’yi merkeze alarak iyi bir planlama yapıp; dünyadaki hakim dilleri dikkate alarak birden çok yabancı dilin öğretimi yapılmalıdır.

Önemli Olan Yabancı Dil Dersi Almak Değil; Aldığımızı Gösterebilmek

Bakan Bey yabancı dil öğretiminin problemlerine yönelik de şunları söyledi: “İngilizce için programlar geliştiriyoruz. Yabancı dil öğrenmek önemli. Liseyi bitirdik. Epeyce de İngilizce dersi aldık. Ancak hayata çıktığımızda aldığımızı gösteremiyoruz. Demek ki almak yetmiyor. Aldığımızı ifade edebilmek de lazım. Bu konuda bir sıkıntımız var. Önümüzdeki dönemden itibaren başlıyoruz. Şimdi önümüzdeki yıl pilot illerdeki pilot okulları seçip, inşallah bu dil problemini çözeceğiz.” Bakanın söylemlerinden de anlıyoruz ki ülkemizde yabancı dil öğretiminde problemler yaşıyoruz. Mesele epeyce İngilizce dersi, yani nicelik olarak çok ders almak değil; nitelikli ve doğru bir yabancı dil dersi almak ve bu derslerde öğrenilenleri yaşamda uygulayabilmek. Bu anlamda ülkemizde yabancı dil öğretimine ayrılan süre AB ve OECD ülkelerine göre kötü bir durumda değildir. Demek ki sorunumuz yabancı dili doğru öğretememek ve öğrenilenlerin günlük hayatta da uygulanabilir olmaması. Bakan Bey gayet olumlu olarak dil öğretimi için özelde de İngilizce için programlar geliştirildiğinden bahsediyor. Bu programlarda yabancı dil eğitimimizin sorunları iyi analiz edilip bu programlara yansıtılmazsa, ders saatlerini arttırmanın ve havanda su dövmenin ötesine geçemeyiz.

Okullarımızdaki Yabancı Dil Ortamları Fiziksel ve Teknolojik Olarak İyileştirilmelidir

Daha iyi bir yabancı dil öğretiminin yapılabilmesi adına okullarımızdaki yabancı dil öğrenme ortamları fiziksel ve teknolojik olarak iyileştirilmelidir. Yabancı dil öğrenme materyalleri, öğrenen grubun seviyesine uygun olmalı, öğrencilerin dinleme ve konuşma becerilerini geliştirebilecek şekilde olmalıdır. Hepsinden önemlisi; öğrencilerimizin yabancı dil öğrenme motivasyonlarının arttırılması, bunun için de öğrencilerimize yabancı dil öğrenmenin öneminin ve bilincinin kazandırılmasıdır.

E tabii konu gelip nitelikli öğretmene dayanıyor. Tüm bunları yapacak ve uygulayacak olan yabancı dilleri iyi bilen ve bu dilleri etkili öğretim yöntem ve teknikleriyle öğretebilen yabancı dil öğretmenleridir. Yabancı dil öğretmenlerinin yetiştikleri fakültelerde eğitim bilimleri kadar yabancı dilleri de iyi öğrenmeleri gerekmektedir. Pratiğe baktığımızda yabancı dil öğretmenlerimizin yabancı dil yeterlilik düzeylerinin yüksek olmadığı görülmektedir. Bunun için de eğitim fakültelerinin ilgili bölümleri yabancı dil öğretmenlerinin yetiştirilmesinde, dil öğretimini daha fazla önemsemelidirler.

Yabancı Dil Öğretiminde Gramer Kadar Konuşup Uygulama Yapılmalıdır

İsmet Yılmaz’ın konuşmasının şu kısmında da eski hataların tekrarlanmaması gerektiğini; gramer öğretimi kadar, konuşmanın ve pratik yapmanın önemli olduğunu anlıyoruz: “Şimdiye kadar gramere önem veriliyordu. Ancak konuşamıyorduk. Önce konuşacaksın. Ondan sonra diğerlerini daha rahat geliştirebilirsiniz. Öncelikle kendinize güveneceksiniz. İnsanlar genelde “hata yapacağım” diye grup içinde konuşmaktan çekinir. Onun için çekingenlik oluyor. Bu yüzden kendi kendine fren uyguluyorsun. Bunu ortadan kaldırmak lazım. Hata yapa yapa bunu düzeltirsiniz.” Tüm bunlardan ülkemizin önemli bir yabancı dil öğretimi sorunu olduğunu anlıyoruz. Bu sorunla ilgili farklı yöntem ve modeller uygulanmış olmasına rağmen bir türlü istenilen başarıyı yakalayamadık.

Yabancı dil öğretimi için topyekûn aile, öğretmen ve öğrenciler işin içine katılarak bir yabancı dil öğrenme bilinci ve motivasyonu oluşturulmalıdır. Tüm bunlar yapılırken daha önceki süper liseler, kolejler, hazırlık sınıflı Anadolu liseleri, müfredat laboratuvar okulları uygulamalarındaki tecrübelerden gerekli dersler çıkarılarak hareket edilmelidir. İnanıyoruz ki Sayın Bakan’ın bu açıklamalarından hareketle MEB bir devlet politikası olarak istikrarlı bir politika ortaya koyabilirse, yabancı dil öğretiminde öğretmen niteliğini arttırırsa, öğrencilerde gerekli bilinci ve motivasyonu oluşturursa, onlara teknolojiye dayalı öğrenme ortamları sunarsa yabancı dil öğretiminde daha fazla pozitif yönde çıktılarımız olacaktır. Türkiye Hepimizin Eğitim Hepimizin…

TEILEN