KAYNAK – EĞİTİM AJANSI

Ülkemizde Mesele Kitap Bulamama Meselesi Değil, Okumama Sorunudur

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen İstanbul Meridyen Open Uluslararası Münazara Turnuvasının ödül töreninde yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Bize sorgusuz, sualsiz biat eden cahil bir gençlik değil, neye inandığını, neyi savunduğunu, neyin mücadelesini verdiğini bilen, bunun için gereken her türlü donanıma sahip bir gençlik lazım. Ülkemizde mesele kitap bulamama meselesi değil, okumama sorunudur. Ben yeni nesilden umutluyum. Bize her türlü donanıma sahip bir gençlik lazım.” Cumhurbaşkanı son birkaç gündür gençliğin, eğitimin, bilimin okumanın önemini ortaya koyan konuşmalar yapıyor.

Bu Sorunların Ana Çözüm Yeri MEB’dir

Cumhurbaşkanın yaptığı bu açıklamalar vesilesiyle ülkemizin okumama problemini ve eğitim okuma ilişkisini ele alalım istedik. Ama unutmayalım Cumhurbaşkanının sözünü ettiği gençlik, bilim, okumama ve eğitim sorunlarının çözüm yeri MEB’dir. Cumhurbaşkanının söylediklerinin gerçekleşebilmesi ve eğitim sistemimizin daha ileriye gidebilmesi adına bu söylenenlerin içinin bilime, akla ve liyakate uygun bir şekilde doldurulup formülize edilmesi ve eğitimden anlayan, eğitim tecrübesi olan ve eğitim bürokrasisini bilen, akademik bilgiden anlayan ama bunu günlük eğitime de uyarlayabilen bir BAKAN ve liyakatle gelmiş nitelikli uzman üst düzey eğitim bürokrasisi tarafından uygulanması gerekiyor. Eğitimi ve eğitim bürokrasisini bilmeyen bir bakanın eğitimin ve eğitim bürokrasisinin resmini çekmesi en az 3 yılını alır. Yani en az 3 yıl daha kaybederiz. Amerika’yı yeniden keşfetmenin anlamı yok. Bir an önce bu işi zaten bilenleri MEB’in başına getirerek gençlik, bilim, okumama ve eğitim sorunlarının üzerine hızla giderek, zaman kaybetmeden bu sorunlar çözülmelidir.

Toplumca Her Şeyi Biliyoruz Ama Okumuyoruz

Bir düşünce kuruluşunun geçen yıl göreve başlayan 17bin 619 aday öğretmenle yaptığı anket sonuçları; gelecek yıl göreve başlayacak öğretmenlerin MEB’in önerdiği 31 kitaptan ortalama 4.8’ini okuduğunu ortaya koydu. Bu bulgulara göre genç öğretmenlerimiz listedeki mesleki ve bilimsel kitapları ise neredeyse hiç okumadı. Okumayanlar sadece genç öğretmenlerimiz değil, toplumca her şeyi biliyoruz ama okumuyoruz. Ülkemizin de kitap okuma karnesi maalesef kırıklarla dolu. Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin 2016 verilerine göre, kitap okumak ihtiyaç listemizde 235.sırada iken, kitap okumaya günde ortalama sadece 1 dakika ayırıyoruz. Ayrıca ülkemizde 2016 yılında kişi başına sadece 8.4 adet kitap düştü. En fazla kitap okuyan ülkeler %21 ile Fransa ve İngiltere iken, ülkemizde bu oran BİNDE BİR. Ülkemiz okuma alışkanlığında dünyada maalesef 86.sırada.

Okuma Kültürü Ülke Kalkınmasının Kilit Noktasıdır

Yani okumayanlar sadece öğretmenler değil toplumca okumuyoruz. Francis Bacon’un 1600’lü yıllarda “Bilgi güçtür.” diye ortaya koyduğu bilginini önemini ta 1069’da Yusuf Has Hacip tarafından ortaya koymuş bir kültürden geliyoruz, ama buna rağmen hala okumanın bir erdem değil zorunluluk olduğunun farkında değiliz. Büyük çoğunluğu ilk emri “Oku” olan bir dine inanan bir toplum niye okumaz! Oysa ki okuma kültürü ülke kalkınmasının kilit noktasıdır. Yetişkin bireylerin okuma kültürü alışkanlıklarının temeli okul öncesi dönemde kuvvetli bir şekilde atılmalıdır. Özellikle ailenin devreye girmesiyle çocuklara kazandırılacak etkin okuma kültürü çocuğun bütün hayatı boyunca başarılı olmasını sağlayacağı gibi ülkemizin kalkınmasında da kilit bir rol oynayacaktır. PISA 2015 sonuçlarına göre de ülkemiz okuma becerilerinde 50. olmuştu. Yani çocuklarımız okuduklarını anlamıyorlardı. Dünya geneli okuma oranlarımızın ve öğrencilerimizin okuduklarını anlamıyor olmalarının hepsi aynı paradigmanın sonuçları.

Bir Kitap Okudum Hayatım Değişti

İnsan okudukça anlam kazanır ve yaşamı değişir. Yani insan bir kitap okur ve hayatı değişir. Okumanın insana verdiği faydayı ve hazzı başka hiçbir servet sağlayamaz. İbni Sina gibi bir filozof “bütün gecelerinin okumakla geçtiğini” ifade ederek okumanın önemini ortaya koymuştur.Okuma alışkanlığı bir yaşam biçimine dönüşmelidir. Yani her yerde okuma olmalıdır. Otobüste, trende, sokakta, bağda, bahçede… Kitap okuma sadece bir boş zaman geçirme etkinliği olmamalıdır. İşin kendisi olmalıdır. Ve de toplum olarak maalesef “Okuyan insanı sevemedik.” Oysa ki okul öncesi dönemde çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırma çocukların kelime hazinesini artırmakta, düşünme- konuşma-dinleme yeteneklerini geliştirmektedir.

Okuyan Veli Okuyan Çocuk

Gallius’un dediği üzere “Kitaplar sessiz öğretmenlerdir.”. Bu nedenle tüm çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Toplumun tüm kesimleriyle bir okuma seferberliği başlatılmalıdır. Evde çocuklarımızın yanında kitap okuyarak onlara örnek olmalıyız. Unutmayalım ki okuma alışkanlığı uzun bir çaba ile kazanılır. Etkili okuma için alt yapı ve donanım çocukluk itibariyle kazanılır. Okuma kültürüne sahip , düşünen eleştiren bireyler yetiştirmek başta MEB olmak üzere herkesin derdi olmalıdır. Ülkemizde okuma alışkanlığının artırılması adına aileden başlayarak MEB, sosyal çevre ve büyük fotoğrafta devlet politikalar ortaya koymak zorundadır. Okuma bilinci oluşturabilme adına medya daha aktif görev yapmalıdır. Kütüphaneler yaygınlaştırılmalı, okuma alışkanlığı ulusal bir eğitim ve kültür politikası haline getirilmeli, kitap fuarları daha fazla düzenlenmelidir. Öncelikle okumanın ve kitabın önemli bir ihtiyaç olduğu bireysel davranışa sonra da toplumsal bir davranışa dönüştürülmelidir. Okuma kültürünü edinmeyle ilgili bilimsel çalışmalar artırılmalı, aileler bu konuda daha fazla bilinçlendirilmeli, çocuklara harçlık verilirken özellikle “kitap harçlığı” diye bir harçlık verilmeli, çocuğun odasına ve eve kitaplık konmalı, evde kitaplarla ilgili daha fazla konuşulmalı ve aile okuma saatleri konmalıdır.

MEB ve Kültür Bakanlığı Okuma Kültürüne Yönelik Planlar Yapmalı ve Uzmanlar Yetiştirmelidir.

Okul bu alışkanlığın kazandırılmasındaki diğer önemli unsurdur. Öğretmenler öğrencilere bu konuda rehberlik etmelidir. Okuma yazma ile başlayan ilkokuldan eleştirel okur yazarlığın en üst noktaya çıktığı yüksek öğretime kadar tüm eğitim basamaklarında ders programları okuma kültürünü edindirmeye yönelik olmalıdır. Üniversitelerde özellikle öğretmen yetiştiren bölümlere “okuma kültürü, çocuk ve gençlik edebiyatı” gibi dersler zorunlu hale getirilmelidir. Okullarda zengin kütüphaneler oluşturulmalı, sınıflara da donanımlı kitaplıklar konmalıdır. İmza ve söyleşi günlerinin fazlaca yapıldığı çocuk kütüphaneleri ve gezici kütüphaneler artırılmalıdır. MEB ve Kültür Bakanlığı okuma kültürüne yönelik planlar yapmalı ve uzmanlar yetiştirmelidir.

Cumhurbaşkanının sözünü ettiği gençlik, bilim, okumama ve eğitim sorunlarının çözüm yeri MEB’dir. Amerika’yı yeniden keşfetmenin anlamı yok. Bir an önce bu işi zaten bilenleri MEB’in başına getirerek gençlik, bilim, okumama ve eğitim sorunlarının üzerine hızla giderek, zaman kaybetmeden bu sorunlar çözülmelidir.

TEILEN