KAYNAK – EĞİTİM AJANSI

Ziya Hoca Gibi Çok Heyecanlı Değilim, Çünkü Çok Çok Heyecanlıyım

Bakanın Sözünü Ettiği Felsefeye Daha Fazla Demokrasi ve Özgürlükle Ulaşılır

Samimiyet İçin Felsefeciler, Eğitim Sosyologları Genel Müdür Yapılabilir

Bu Basit Ve Çoklu Nedensellik Konusunda; Klasik Anlayış Nedenselliği Savunmuşken, Daha Modern Yapı Belirsizliği Savunmuştur                                

Çoklu Nedensellik Üzerinden Yeni Bir Felsefeye İhtiyacımız Var

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, EDUCCON 2018’de felsefi yanı ağır basan bir konuşma yaptı. Daha önceki iki yazımızda bu konuşmanın farklı yönlerini ele almıştık. Ama bu yazıda pozitivizmden felsefeye, yeni kavramlar kuşağına pek çok önemli konuyu içeren kısmı ele almak istiyorum. Konuşmanın ilgili kısmı şu şekildedir: “Eğer bu ufkumuz olmazsa, uygarlığı anlama konusunda bile çelişkilerimizi asla yenemeyiz, kontrol edemeyiz. Peki, bunun şeyi nedir, sorunsalı çözümü nedir? Bence yeni bir kuramlar kuşağına ihtiyaç var. Hali hazırdaki eğitim kuramları, bizim var olan hadiseleri anlamamız hususunda son derece kısır ve pozitivizmin doruk noktada olduğu 1800’lü yılların sonu ve 1900’lü yılların başındaki basit nedensellik kurgusuyla anlayamayacağımız bir yere götürüyor bizi, eğitim alanında. Bizim çoklu nedensellik üzerinden yeni bir felsefeye ihtiyacımız var. Ama bunun bu topraklardan doğması gerekiyor. Çünkü ot, kökü üzerinde biter. Bu otu, biz burada büyütmezsek, burada yaşatmazsak, elimizde korumaya çalıştığımız tohumlar bizim için bir çözüm değil.” Ziya Selçuk bu söylediklerini genel insanlık ve eğitim sorunlarıyla, insanı sadece hayvan tabiatı içerisinde psikosomatik bir düzeyde ele alma gafleti gösteren BIG DATA’daki ilgili negatif bakış açısı üzerine oturtarak söyledi.

                Ziya Hoca Gibi Çok Heyecanlı Değilim, Çünkü Çok Çok Heyecanlıyım

Ziya Selçuk’un önemli saptamalar içeren konuşmasının bu kısmının önemli olan yeri; günümüz sorunlarının özelde de eğitim sorunlarının çözülmesinde pozitivizmin basit nedensellik kurgusunun yetmediği, bunun yerine çoklu nedensellik üzerinden yeni kavramlar kuşağına, yeni bir felsefeye ihtiyacımız olduğudur. Ziya Hoca, çok haklı olarak da otun kökü üzerinden bittiğinden hareketle de bu felsefenin, bu yeni kavramlar kuşağının bu topraklardan doğması gerektiğini belirtiyor. Doğal olarak Ziya Hoca’nın yaşadığı kadar “çok heyecanlıyım” diyemesem de Ziya Hoca’ya ve bakanlığımıza evlatlarımızın, çağamızın çoluğumuzun hatırı için destek olmamız gerektiğinin ötesinde, eğitimin felsefi, sosyal ve tarihsel temelleri çalışan birisi olarak çok heyecanlı değilim, çünkü çok çok heyecanlıyım. Bir eğitim bakanının ağzından bilimsel, hele hele felsefi şeyler duymak bizleri tabii ki de çok heyecanlandırır.

                                 Felsefeciler, Eğitim Sosyologları Genel Müdür Yapılabilir

Gelelim konumuza. Öncelikle; tüm felsefe tarihini incelediğinizde, gerçek felsefenin sistematik bir hale Antik Yunan’da Sokrateslerin, Platonların, Aristotaleslerin; gerekse de günümüz postmodernizm çizgisine ulaşan ara süreçte geçen tüm dönemlerde, felsefenin gelişmesinin ana nedeninin artı değer kadar özgürlükler ortamı olduğunu da görürüz. Bu nedenle, Sayın Bakan’ın sözünü ettiği felsefenin ve yeni kavramlar kuşağının, benim de çok arzu ettiğim üzere, bu topraklarda çıkmasının ana koşulu; öncelikle ülkemizde daha fazla demokrasinin ve özgürlüklerin hakim kılınmasıdır. Bakan Bey’in bu açıklamaları çok önemlidir ve felsefeyi önemsemesi hayati değerdedir. Bence bu bağlamda felsefeci, eğitim felsefecisi, eğitim sosyoloğu gibi kimseleri bakanlıkta genel müdürlük, daire başkanlığı gibi yerlere getirmesi, atanacak felsefe öğretmeni sayısını arttırmak gibi girişimler bu konuşmasını daha da anlamlı kılacaktır ve de bakanın sürekli vurguladığı ekolojik ortama da katkı sunacaktır. Felsefecilerin üst düzey yönetici olması genel iklimi de değiştirecektir.

Tabii ki de bu konunun pek çok boyutu olduğu gibi, bu yeni felsefenin ve yeni kuramlar kuşağının oluşmasının önemli bir ayağı da Akademi’dir. Ama ben biraz da işin teorik yanının üzerinde durmak istiyorum. Diğer taraftan felsefenin gelişmesinin bütün alanları nasıl olumlu etkileyeceğini, özelde de eğitime olacak olumlu etkilerini konuşmaya bile gerek yok. Merkeze aldığımız eğitim felsefemizin eğitim sistemimizi şekillendireceğini düşündüğümüzde, felsefenin ülkemizin eğitim sorunlarının çözümüne katkısı yadsınamaz.

                Pozitivist Davranışçı Yaklaşımdan Yapılandırmacılığa Yani Postmodernizme…

Aslında postmodernizm Ziya Hoca’nın söylediği pozitivizmin basit nedensellik kurgusuna tepki olarak çoklu nedensellik üzerinden ortaya konmuş bir bakış açısıdır. Öğrenmeyi öğrenme, çoğulluk yani esnek eğitim, yaşam boyu öğrenme, öğretim yerine öğrenme kavramının kullanılması gibi kavramlar, pozitivist davranışçı yaklaşımdan, şu an Amerika’da hakim olan yapılandırmacılığa yani postmodernizme geçildiğinin işaretlerinden biridir.

Bu Basit Ve Çoklu Nedensellik Konusunda; Klasik Anlayış Nedenselliği Savunmuşken, Daha Modern Yapı Belirsizliği Savunmuştur                 

Diğer taraftan, nedenselliği en genel olarak  neden ile sonuç arasındaki ilişki olarak düşündüğümüzde; nedenselliğin, ontolojik ve epistemolojik olarak da birbirine sıkı sıkıya bağlı iki yönü olduğunu görürüz. Burada ontolojik özellik; varlığın determinist yorumuna karşılık gelirken, epistemolojik özellik; açıklama yapmak için gerçeğin bilgisiyle nedensel bir bağıntı kurmaktır. Antik Yunan’da Thales’in suyu ilk neden olarak almasından, Aristotales’in erekselci nedensellik kavramını sınıflamasına , ilerleyen dönemde emprizmi savunanların yani Lucke, Hume, Hobbes ve Berkeley’in nedenselliği deneye, rasyonalizmi savunanların yani Descartes, Spinoza, Leibniz’in nedenselliği usa indirgemelerine, Kant’ın hem rasyonalist hem emprist olmasına nedensellik doğa bilimlerinden  sosyal bilimlere önemli bir kavram olmuştur. İşte bu nedensellik sosyal bilimler anlamında; pozitivist gelenekte, Hermeneutik gelenekte, Yeni Kantçılar’da ve Marksist gelenekte farklı anlamlara gelir. Tüm bu süreçte pozitivizmin yerine perspektifçiliği koyabiliriz. Ve yine Newton fiziğinin determinist paradigmaları, Kuantum fiziğinin paradigmalarıyla sarsılmıştır.

Bu basit ve çoklu nedensellik konusunda; klasik anlayış nedenselliği savunmuşken, daha modern yapı belirsizliği savunmuştur. Evet, Ziya Selçuk’un bu açıklamaları üzerine daha çok şey söylenebilir. Ama önemli olan kısmı; bir bakanın felsefeye ve yeni kuramlar kuşağına bu kadar önem vermesi ve bunun bu topraklardan doğması gerektiğini ifade etmiş olmasıdır. Ve inanın, ben bu konuda Ziya Selçuk kadar heyecanlı değilim çünkü bir felsefeci olarak çok çok heyecanlıyım. Diğer taraftan felsefenin ve diğer söylenenlerin bu topraklarda yeşermesinin ana yolu daha fazla özgürlük ve demokrasi olduğu gibi, Ziya Selçuk da eğitim felsefecilerini ve eğitim sosyologlarını bakanlıkta farklı bir iklim yaratmak adına üst görevlere getirebileceği gibi, daha fazla felsefe öğretmeni atanmasını sağlayarak da kendisinin sürekli sözünü ettiği ekolojik sistemi oluşturabilir. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

TEILEN