KAYNAK – EĞİTİM AJANSI

Bırakın Eğitim Tarihimizi, Yakın Eğitim Tarihimizi Bile Okumuyoruz

2237 Yıllık Eğitim Tarihimizin Hesabını Yapmadan Yaşayan Eğitimci, Eğitimci Değildir

Yeni bir yıla girdik. Yeni yılda eğitimle ilgili ilkyazı olarak ne yazayım diye düşünürken, tarihin tekerrürden ibaret olduğunu düşündüğümüzde, eğitim tarihimizin önemini anlatan bir yazı yazmanın uygun olacağını düşündüm, Prof. Dr. İsmail Güven’in bir başyapıt niteliğindeki, herkesin mutlaka ama mutlaka okuması gereken Türk Eğitim Tarihi kitabını üçüncü kez okuduğum şu saatlerde. Güven’in dediği üzere “Eğitim tarihi çalışmaları, bellekte birikenleri kitlelere yeniden hatırlatarak, yapılan ya da yapılması olası yanlışlardan dönmeyi hedefler.” Yani yeni yılda eski yıllarımızı, yani eğitim tarihimizi okumazsak eğitimde başarılı olamayız. Ama ülkemizde, bırakın eğitim tarihimizi, yakın eğitim tarihimizi bile okumuyoruz. Ve eğitim tarihimizi okumazsak, eğitim tarihimizde yaşanan olumlu ya da olumsuzlukları bilimsel açıdan değerlendirerek, geçmişin yaşantılarından yararlanarak günümüze ışık tutacak dersler çıkaramayız. Eğitim tarihimizin tarihsel gelişim evrelerini ve bu evreleri biçimlendiren sosyal, siyasi ve ekonomik güçleri öğrenerek, eğitimimizin geleceğini daha kolay şekillendirebiliriz. Eğitimde aynı hataları tekrarlamamanın yolu; eğitim tarihimizi okumaktan geçiyor, yoksa aynı hataları tekrarlar tekrarlar dururuz.

Bir Eğitim Tarihi Farkındalığı Oluşturulmalıdır

Kökenleri Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu ve Osmanlı eğitim sistemlerine dayanan eğitim sistemimiz, eğitim tarihimizin ışığında oluşturulacak bir eğitim tarihi farkındalığıyla daha güçlü olacaktır. Bilgi güçtür diyen Yusuf Has Haciplerin, Nizamiye Medreselerinin, Sahn-ı Seman Müderrislerinin olduğu bir eğitim tarihimiz var. Amerikan eğitim sisteminin temelinin dayandığı laboratuvar okullarının, yani okulların birer demokrasi yaşam alanı olduğu, okulu hayatın kendisi olarak kabul eden pragmatik John Dewey’in bile, hayalimdeki okullar dediği Köy Enstitüleri,yaparak yaşayarak öğrenme modelinden, öğrencilerin egzistansiyalist anlamda çok yönlü yetişmelerine, üretici eğitimine genelde eğitim tarihimizin özelde de cumhuriyet eğitim tarihimizin gurur abidesi olduğu bir eğitim tarihimiz var. İşte böyle bir eğitim tarihinden geliyoruz. Bu anlamda bir bilinç oluşturabilmek adına, eğitim tarihimizi MEB denetiminde bir eğitim seferberliği gibi hem akademide hem de okullarımızda yaygınlaştırmalıyız.

Eğitim Tarihimiz, Cumhuriyet Eğitim Tarihinden İbaret Değildir

Bilim ve bütün yapılar, bir temel üzerinden her gelenin üzerine bir şey koymasıyla çoğalarak gelişir. Bu anlamda, bizim eğitim tarihimiz sadece Cumhuriyet eğitim tarihiyle sınırlandırılamayacak kadar büyük ve derin bir eğitim tarihidir. Ama maalesef Cumhuriyet eğitim tarihimizi veya daha yakın eğitim tarihimizi bile okumuyoruz. Oysaki Asya Hunlarında başlayan tarihsel eğitim sürecimiz Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve nihayet Cumhuriyet’le anlam bulur. Yani bu süreçte; medreseler, Enderunlar, Darülfünun, Rüştiyeler, Sultaniler, Öğretmen Okulları, Köy Enstitüleri, Üniversiteler, Millet Mektepleri ve Halkevleri gibi pek çok şey vardır.

Eğitimimizi, Eğitim Tarihimizi Daha İyi Bilerek Daha İleriye Götürebiliriz

Milli Eğitim Bakanlığımız eğitimimizi, eğitim tarihimizi daha iyi bilerek daha ileriye götürebileceğimiz bilinciyle hareket etmelidir. Eğitim tarihimizde dönemlerin özelliklerini, farklılıklarını bilip değerlendirirsek, günümüz eğitim sorunlarını daha iyi anlar ve çözeriz. Örneğin şu an dünyada pek çok ülkede uygulanan olgunluk sınavlarının 1935-1950 yılları arasında ülkemizde başarıyla uygulandığını bilmeden eğitimimizi anlayamayız. Ya da basit bir bilgi gibi gelebilir ama aferin sözü, eğitim tarihimizde başarılı öğrencilere öğretmenleri tarafından verilen bir ödül kâğıdının adı idi, ilerleyen zamanlarda aferin bir söz halini almıştır. Kısacası; eğitim tarihimizde olan paradigmalardan habersiz bir şekilde yeni yaklaşımlar ortaya koyamayız. Bunun için de hem okullarımızda hem üniversitede eğitim tarihinin önemini arttırmak adına gerekli önlemler alınmalı, Eğitimin Felsefi, Sosyal ve Tarihi Temelleri Ana Bilim Dalı’na gereken önem verilmelidir.

Yeni yılda eski yıllarımızı, yani eğitim tarihimizi okuyarak, eğitimde daha başarılı olabiliriz. Unutmayalım; 2237 yıllık eğitim tarihimizin hesabını yapmadan yaşayan eğitimci, eğitimci değildir. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

TEILEN