KAYNAK – BİRGÜN

MEB olumlu olumsuz eleştirilere rağmen bir öğretim programı değişikliği gerçekleştirdi. Ama ne değişiklik… Ha açıklandı ha açıklanacak, kitaplar yazıldı mı, evrim kaldırıldı, öğretim programları muhafazakarlaşıyor vs. derken, en son bu değişiklikler ‘evrim teorisinin’ lise müfredatından çıkartılması boyutuyla ABD ve Dünya basınında geniş yankı buldu. Bütün bu tartışmalar; öğretim programları değişikliklerini gerçekleştiren, aldığı kararlar ve eylemleriyle MEB’in kalbi konumunda olması gereken Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı mercek altına alma zorunluluğunu doğurdu.

Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, kurulduğundan bu yana eğitim politikalarının planlanması, programlanması ve uygulanması adına eğitim hayatımızda önemli bir kurum olmuştur. Bu kurum adeta MEB’in beyni ve kalbi olarak algılanır. Çünkü bu kurum programların yapısı ve içeriğinden alanların belirlenmesine kadar pek çok önemli kararlar alıp, MEB’e yön vermektedir. İşte bu kurum, Talim ve Terbiye Dairesi olarak 22 Mart 1926 tarihinde 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanun ile kurulmuştur. Ve böylelikle bu kurum MEB’in danışma ve karar organı olmuştur. Bu kurumun kökenleri Osmanlı’daki Maarif Nezareti ile Encümeni Danış (1851) ve Meclis-i Kebir-i Maarif’e (1869) götürülebilir. Atatürk’ün bizzat ilgilendiği bir kurumdur, eğitim sistemimizin öğretim programlarının şekillendirilmesi, ders kitaplarının belirlenmesi ve akılcı, çağdaş nesillerin yetişebilmesi adına.

Osmanlıda ve sonrasında bu tip önemli kurumlarda görev yapanlar dünya literatürünü takip etme zorunda olduklarından en az birkaç yabancı dil bilirlerdi. Görev yapmış bazı önemli isimler şu şekildedir:

“Münif Efendi (Paşa), Selim Sabit Efendi, Emrullah Efendi, Selim Sırrı, Ali Haydar, Aristokli Efendi, Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura,Mahmut Esat Bozkurt, İbrahim A. Gövsa, Mithat Enç, Rüştü Uzel, Selman Erdem, Halil Fikret Kanat, Fatma Varış, Nevzat Ayas, Ferhan Oğuzkan, Sebattin Eyüboğlu, Hıfzı Doğan, Enver Ziya Karal, Kemal Güçlüol, Faik Reşit Unat, Feriha Baymur,

Ahmet Kutsi Tecer, Turhan Oğuzkan, İsmail Hakkı Tonguç, Orhan Çaplı, Necdet Sakaoğlu, İsmail Safa, Ziya Gökalp, Mustafa Şekip Tunç, Nafi Atuf Kansu, Refet Ülgen, Cemal Hüsnü, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Fuat Köprülü, İhsanSungu,

Selim Sırrı, Mustafa Rahmi, İbrahim Alaaddin, Vasıf Çınar, Ali Haydar, Refet Ülgen,

Fuat Köprülü, Mehmet Emin, İbrahim Alaattin, Ali Canip, İhsan Sungu, Reşat Nuri.”

Evet 91 yıldır var olan bir kurum Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. 91 yıl boyunca ders materyallerinden, ders çizelgelerine, öğretmenlik branş belirlemelerine, öğretim programlarına pek çok şeye karar verdi. Bu kurum kimi zaman aldığı kararlarla, kimi zaman ders kitaplarının ranta dönük kısmıyla, kimi zamanda kimilerinin eğitimci bile olmayan akrabalarının yönetim kurulu üyesi olup görev yapmasıyla gündem olmuştu. Ama ilk defa böyle dünya çapında gündem olmuştur son öğretim programları değişiklikleriyle.

MEB ile ters düşebilecek kadar özerk ve bilime dayalı olmalıdır

Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı önemi gereği üniversiteler gibi özerk ve demokratik bir yapıya sahip olmak zorundadır. Alacağı kararların tüm eğitim sistemini ve Türkiye’yi etkileyeceği düşünüldüğünde siyaset, partiler ve sendikalar üstü olmak zorundadır. Bu kurum bağımsız, akla ve bilime dayalı davranmaması halinde özgür kararlar alamaz. Bağımlı bir Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı en fazla zararı eğitime verir, tam da bu nedenle bu alanın uzmanlarının görev yapması ve bu kurumu kurumsal hale getirmesi gerekmektedir. Akıl ve bilimi merkeze alan, bağımsız, demokratik kurumsal olması gereken bu kuruma insanlar çok büyük bir dikkatle liyakate dayalı olarak seçilmelidir. Öyle ki bu kurul MEB’in üst yönetimiyle bile ters düşecek kadar özerk ve bilime dayalı olmalıdır. Bu kurumun bünyesinde görev yapacak kişiler kadar nitelikli olacağını unutmadan, MEB’in kalbi ve beyni konumundaki bu kurum, daha yükseklere başımızın üstüne taşınmalıdır.

TEILEN