KAYNAK – EĞİTİM AJANSI

Devlet Adamı Olamazsanız Devletin Adamı Olursunuz

Devlet aklı kavramını ülkemiz tarihi açısından ele aldığımızda, olumlu olumsuz pek çok şey söylenebilir. Oysa önemli bir yazar olan Moinecke, devlet aklını; ulusun sevk ve idaresinin temel ilkesi, Devlet’in ilk hareket yasası olarak tanımlar. Bu yönüyle de devlet adamı, devlet aklından yararlanarak devletin sağlığını ve kudretini korumaya çalışır. Ben burada devlet aklına hukuk dışılık veya yasayla çelişme noktasında değil; tam tersine hukuk, gelenek, tecrübe, nizam açısından yaklaşıyorum.

Ve devlet aklı kavramının modern dönemde doğduğu kabul edilmesine rağmen, kadim bir geçmişi olduğunu kabul edenler de vardır. Bu kavramın İtalya’da ortaya çıktığı varsayılır. Ve Makyavelli’nin “Hükümdar” eserinin şu kısmının devlet aklı fikrinin çekirdeği olduğunu söyleyebiliriz: “Bir hükümdar, yalnız ve yalnız hayatını ve devletini korumayı düşünmelidir. Bunu başardığı takdirde, bu amaçla kullandığı bütün vasıtalar, herkesçe makul ve övülmeye değer bulunacaktır.” Ama Foucault’un eleştirdiği bu Makyavelist tanımlamalar özünü Giovanni Botero’da devletlerin oluşmasını, güçlenmesini ve büyümesini sağlayan araçların tam olarak bilinmesi şeklinde bulur.

                                      Devlet Adamı Devlet Aklına Uyabilen Kişidir

İtalya’da ortaya çıkmış olan bu kavram, Fransa’da daha da gelişir. Devamında Almanya’da yani Hegel’de, devamında Max Weber’de bu kavrama rastlanır. İşte 16. Yüzyıldan yani Makyavelli’den, Max Weber’e yani 20. Yüzyılda İtalya’dan Almanya’ya uzanan çizgide devlet aklı kavramının net gelişimini görebiliriz. Burada devlet adamı da devlet aklına uyabilen kişidir. İdare sanatını bilen ve devlet yönetiminde birinci derecede rol oynayan kişidir. Aradaki denge sağlanmazsa devlet adamı olmaktan, devletin adamına evrilirsiniz. Devlet adamı bilge, tecrübeli, devlet ve ulusal işlerle ilgilenen, siyasi parti çıkarlarının üzerinde biridir.

                           Devlet Adamı, Platon’un Gemici ve Hekim Metaforundaki Gibidir

Platon, devlet adamı diyaloğunda; bir hekimin, yaptığı tedaviden uzman olmasından dolayı sorgulanamayacağı;  bir gemicinin, geminin teknik işlerinden dolayı sorgulanamayacağı gibi, devlet adamının da böyle olduğunu söyler. Ama bunun için de devlet adamının da devlet aklına uyması gerekmektedir. Bütün bu söylediklerimiz eğitim yönetimi için de geçerlidir. Yani eğitim kurumunun da devlet aklına uygun yönetilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde eğitimde devlet aklını yok ederseniz, eğitimi yok edersiniz. Eğitimde olumsuz uygulamalara yol açarsınız. Yargısız infazların ötesinde, eğitim hukukunun, denetiminin bağımsız olması gerektiğini unutarak, yargısız infazlardan daha tehlikeli bir şekilde eğitimde teftiş kurulu başkanlıkları ve müfettişler aracılığıyla, yargısız infazdan yargılı infaza geçersiniz. 

Peki bu kadar önemli olan devlet aklının özellikleri nelerdir diye düşündüğümüzde, devlet aklının akılsallığa ve kendine has bir yönetim mantığına dayalı olduğunu görürüz. Bu akıl devletin özüdür, koruyucu ve muhafaza edicidir. Sonuç olarak; bu yazıda, devlet aklını olumlu yanıyla ele almak istedim, yoksa devlet aklı adına her türlü olumsuzluğun rasyonelleştirilmesi değil kastım. Ya da devlet adamlarının devlet aklı adı altında bir kutsallıkla keyfi hareket etmelerini kastetmiyoruz.

Olayı eğitim boyutuyla ele aldığımızda, bu eğitimdeki devlet aklının, kurumsallığın hukuk ve liyakat merkezli olarak uygulanmasıdır kasıt. Aksi takdirde eğitimde devlet aklını yok ederseniz, eğitimde yargısız infazlardan yargılı infazlara geçtiğiniz gibi, eğitimi de yok edersiniz. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

TEILEN