KAYNAK – EĞİTİM AJANSI

Fikir Hayatımızın Çölleşmesine Yol Açan Beyin Göçünü Önlemeliyiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birkaç gün önce kamuoyunda yardımcı doçentlikle ilgili tartışmalara yol açan eğitime dair konuşmasında beyin göçü ile ilgili de şöyle bir açıklama yapmıştı: “Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında İslam ülkelerinden sadece bir avuç kurum bulunuyor. İslam toplumları olarak en zeki öğrencilerimizi, en parlak beyinlerimizi Batılı eğitim kurumlarına kaptırıyoruz. Gençlerimiz kendi ülkelerinde, kendi üniversitelerinde parlak bir gelecek göremedikleri için giderek artan bir oranda Batıya yöneliyorlar. Üstelik bunun için Batı ülkelerine çok ciddi paralar da aktarıyoruz. Bu öğrencilerin akademik çalışmalarını bitirdikten sonra doğal olarak kendi ülkelerine dönmeleri, kendi ülkelerine hizmet etmelerini bekliyoruz. Ancak çoğu zaman okullarını bitirenler ana vatanlarına dönmüyor, eğitim aldıkları yerde kalıyorlar. Bu durumda alıştıkları hayat standardından vazgeçememe gibi sebepler mutlaka etkilidir. Ancak devleti yönetenler olarak bizlerin, üniversitelerimizin en tepelerindeki isimler olarak da sizlerin gençleri kendimizden uzaklaştıran asıl sebepler üzerinde düşünmesi gerekir diye düşünüyorum. İlmi ve fikir hayatımızın çölleşmesine yol açan bu beyin göçünü önleyecek tedbirleri bir an önce hayata geçirmeliyiz.” Şimdi Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği ve bu kadar önemsediği beyin göçünün ne olduğunu, nedenlerini, nasıl önlenebileceğini ele almaya çalışalım.

Beyin Göçü Ülkemiz Adına Birçok Ekonomik, Kültürel ve Sosyal Kayıp Demektir

Beyin göçü, daha çok yüksek seviyede yetenekli profesyonellerin; yani bilim insanlarının, mühendislerin ve doktorların göçünü ifade etmek için kullanılır. Bu anlamda beyin göçünün ekonomik ve sosyal boyutları bulunmaktadır. TDK’da ise beyin göçü; “ İleri düzeydeki meslek ve bilim adamları ile uzmanların bir başka gelişmiş ülkede yerleşip çalışmak amacı ile kendi ülkelerinden ayrılması” olarak tanımlanır. Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gibi de, beyin göçü bu anlamıyla ülkemiz adına birçok ekonomik, kültürel ve sosyal kayıp demektir. Beyin göçü aslında hep olmuştur; ama 20. yüzyılda ağırlık kazanmıştır. Bu beyin göçleri sadece savaş ya da olağanüstü durumlarda olmamıştır. Filozof ve bilim insanları her daim dünyadaki cazibe merkezlerine yönelmişlerdir. Örneğin M.Ö 600-M.S 300’de dünyadaki çekim merkezi Atina, daha sonra Roma’dır. İslam tarihinde ise Emeviler ve Abbasiler döneminde Şam ve Bağdat birer ilim merkezi olduğundan göçler almışlardır.

İki Dünya Savaşı Arasında Yoğun Beyin Göçü Olmuştur

Diğer taraftan beyinler ülkelerindeki siyasi ve dini baskılardan kurtulmak için de yaşadıkları yerleri terk edebilmişlerdir. Örneğin Ortaçağ’da kilisenin skolastik baskısından bunalan Avrupalı beyinler göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu tablo 14. Louis Fransa’sında da görülmüştür. Yine iki dünya savaşı arasında da yoğun bir beyin göçü olduğu görülmektedir. Yahudi bilim insanlarının çoğu Nazilerin iktidara gelmesiyle Almanya ve Avusturya’dan uzaklaşarak ABD ve İngiltere’ye göç etmişlerdir. Göçler, bu boyutuyla göç eden kişinin bireysel olarak sosyo-ekonomik ve eğitim imkânlarını artırmaktadır. Ama göç veren ülke açısından ise beyin göçü önemli bir kayıptır.

Ülkemizdeki Beyin Göçünün Nedeni Nedir?

Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği üzere beyin göçünün önemli bir boyutu da eğitim için yurt dışına gidenlerin okullarını bitirdikten sonra, eğitim aldıkları yerde kalıp Türkiye’ye dönmemeleridir. Bu öğrencilerimizin gittikleri ülkeler onları cezbettiğinden oralara yerleşmekte ve geri dönmek istememektedirler. Genel anlamda ülkemizdeki beyin göçü ise 1960’larda Almanya’ya gönderilen işgücü başlamıştır. Bu dönemde yurtdışına gidenlerin yaklaşık %30’u beyin göçü sayılabilecek niteliktedir. İlerleyen süreçte ülkemizin yaşadığı ekonomik ve siyasal sıkıntılar beyin göçünün artmasına neden olmuştur. Yapılan araştırmalara göre 1960’lardan sonra ülkemizden yurtdışına olan beyin göçlerinin nedenleri; gelecek endişesi, belirsizlikler, toplumsal, mesleki ve ekonomik olumsuzluklar, siyasi baskılar vb. şeklindedir.

Peki, Beyin Göçü Nasıl Önlenebilir?

Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği, fikir hayatımızın çölleşmesine yol açan beyin göçünü azaltmak ve tersine beyin göçünü arttırmak için başta MEB olmak üzere sorumlular ivedi olarak gerekli çalışmaları yapmalıdırlar. Ülkemizde araştırma bütçeleri arttırılmalı, yurtdışındaki cazip bölümlerin araştırma merkezleri ve araştırma merkezleri açılmalı, yurtdışına çıkacaklar için online seminer imkanı sunulmalı, yüksek nitelikli beyinleri kaybetmemek adına ekstra da, tatil, özel sağlık sigortası, konut gibi cezbedici imkanlar verilmeli, üniversitelerdeki bürokratik engeller en aza indirilmeli, ülkemizdeki üniversiteler gerek özgürlük ortamları gerekse de diğer koşulları itibariyle birer cazibe merkezi haline getirilmelidir.

Günümüz dünya koşullarında beyin göçünü tamamen durdurmak mümkün olmamakla beraber, ülkemizin yüksek beyinlerini ülke dışına çeken veya ülkemizden iten faktörleri çok iyi analiz etmeliyiz. Ülkemizin yetişmiş beyinlerini ülkemizde tutma ve gitmiş olanları da geri dönmeye teşvik edecek olumlu şartları sağlamak zorundayız. Çeşitli kalkınma politikaları ile kademeli olarak beyin göçünü en aza indirilebilir. Beyin göçünün politik istikrarsızlık, işsizlik sarmalı ve araştırma faaliyetlerine yönelik nedenleri en aza indirilerek; ekonomik, siyasal, teknolojik ve eğitimsel nedenleri de iyi analiz edilmediği sürece, fikir hayatımızın çölleşmesine yol açan beyin göçünü engelleyemeyiz.

TEILEN