KAYNAK – EĞİTİM AJANSI

Bakanın Dengeli, Ölçülü Açıklamaları Aristo’dan Hareketle Hümanizm ve Bireycilik Arasındaki Denge Mi?

EDUCCON 2018 vesilesiyle pek çok değerli eğitimcinin fikirlerinden yararlanma olanağı bulduk. Bu vesileyle Prof. Dr. Fatma Bıkmaz’a, Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş’e ve ekip arkadaşlarına bu başarılı eğitim organizasyonu için teşekkür etmeliyiz. Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un burada yaptığı konuşmasının önemli bir yeri şu şekildeydi: “Herkes kendi geleneğini, geçmişini kavramaya çalışıyor ve biz eğitimi maalesef hep geçmiş üzerinden tartışıyoruz. Bizim eğitimle ilgili lafsımızı da belki de yeniden dönüştürmemiz lazım. Çünkü eğitimin bu kadar gelecek vurgusuyla anılması da doğru değil. Eğitim aslında çocuğu şimdiye uyandırmaktır, elbette geleceği tasarlamaktır ama öncelikle çocuğu şimdiye uyandırmaktır. Eğer şimdi anlaşılmazsa ne geçmiş sağlıklı anlaşılır, ne gelecek sağlıklı anlaşılır.” Ziya Selçuk’un konuşmasının bu kısmında “Çocukları şimdiye uyandırmak” vurgusu daha önce de defalarca belirttiği bir kısım.

Peki, Sayın Bakan burada neyi ne kadar önemsiyor da ısrarla çocukları şimdiye uyandırmaktan bahsediyor. Bu konu bizi doğrudan egzistansiyalist yani varoluşçu eğitim felsefesine götürüyor. Ziya Selçuk gibi eğitim felsefesine hakim biri, niye ısrarla preskriptif yani klasik eğitim felsefelerinden biri olan egzistansiyalist eğitim felsefesini vurguluyor? Ziya Selçuk’un açıklamalarına dikkat edin. Aristotales’in ılımlı ortasındaki gibi hep bir denge, hep bir ölçü görürsünüz. İşte tam da burada egzistansiyalist eğitim felsefesi de hümanizm ve bireycilik arasında kurulmuş bir dengedir. Klasik bir eğitim felsefesi olan bireyci eğitim felsefesi; öğrenci merkezli bir yaklaşım olup, egzistansiyalist felsefeye dayanır.

İşte Bakan Bey’in önemseyip vurguladığı “Çocukları şimdiye uyandırmak”, şimdiyi ve buradayı önemseyip anı yaşamayı ön plana çıkaran egzistansiyalizme dayanıyor. Bu görüş; geçmişin değiştirilemeyeceği, geleceğin de kestirilemeyeceği için geçmişe ve geleceğe takılmamak gerektiğini savunur. Bu nedenle her anlamıyla şimdiye ve buradaya dair bir farkındalığı önemserler. Kierkegaard, Jaspers, Sartre, Camus ve Marcel gibi filozoflardan köklerini almakla beraber Buber önemli bir temsilcidir bu görüşte. Bu eğitim felsefesi; öğrencinin kulağı kadar ağzı olduğunu da savunup, eğitimde diyalojik bir sen-ben ilişkisi olması gerektiğini, öğrencinin böyle özgürleşebileceğini söyler. Bunlardan özellikle Buber’in bahçıvan, heykeltıraş, huni ve pompa metaforları önemlidir.

Ziya Selçuk’un, konuşmasında “Çocukları şimdiye uyandırmalıyız” dediği kısmın kaynağı olan egzistansiyalist eğitim felsefesi; öğretim programı ve öğretmeni, öğrenciye göre sonralar ve öğrenciyi yani bireyi merkeze alır. Ve eğitimin amacı; öğrencilerin sahici bir varoluşa geçmelerinde onlara rehberlik etmektir, der. Öğrenciye sorumluluk kazandırarak onun varoluşunu sağlaması ve böylece özgürleşmesi hedeflenir. Ben bilincini kazanmış öğrenci; empati, eleştiri gibi özellikleri kazanarak kişisel kimlik duygusuna erişmelidir.

       Öğretmen; Öğrenciyi Dönüştüren, Onun Varoluşunun Sorumluluğunu Almasını Sağlayandır

Diğer taraftan daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere, eğitimde ekosistem yaklaşımını ve okul merkezli bir eğitim anlayışını savunan Selçuk, eğitim hattını da olması gerektiği gibi öğretmen üzerinden kuruyor. İşte bu noktada belki bazı farklı eğitim felsefelerinde de olduğu üzere Ziya Hoca’nın öğretmene bakışı ve onu tanımlaması egzistansiyalist eğitim felsefesiyle de benzerlik gösteriyor. Peki, nedir bu eğitim felsefesinin öğretmene bakışı dediğimizde de, öğretmen; öğrenciyi dönüştüren, onun varoluşunun sorumluluğunu almasını sağlayandır. Öğretmen, öncelikle öğrencinin mevcut inançlarını kavramasını sağlar, sonra onu bu inançlarıyla yüzleştirir ve son evrede kendisiyle hesaplaşmış ve her şeyi yeni baştan değerlendirmiştir öğrenci.

         Ziya Selçuk da Ahlak Eğitimine Ve Öğrencinin Karakter Formasyonuna Önem Veriyor

Bu görüşe göre; öğretmen merkezli eğitim, öğrencinin yaratıcı faaliyetini görmezden gelirken; öğrenci merkezli eğitim, öğrencinin özgürlüğünü tabulaştırırken öğretmenin rolünü yanlış anlar. Çünkü öğrenciyi kendi haline bıraktığınızda yaratıcı gücünü gerçekleştiremez. Ziya Selçuk’un aynen egzistansiyalist eğitim felsefecisi Buber gibi ahlak eğitimine ve öğrencinin karakter formasyonuna büyük önem verdiğini görüyoruz.

Sonuç olarak; Ziya Selçuk’un bir taraftan geleceği tasarlamayı önemli görürken, diğer taraftan eğitimi çocuklarımızı şimdiye uyandırmak olarak görmesi, Ziya Selçuk’un konuşmalarındaki denge ve ölçü, egzistansiyalist eğitim felsefesinin hümanizm ve bireycilik arasındaki dengesiyle benzerlikler göstermektedir. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

TEILEN