KAYNAK – EĞİTİM AJANSI

17-25 Aralık Sürecinden Sonra Üst Düzey Bürokrat Çocuklarından Hala Cemaatin VİP Dershanelerine Gidenler Oldu mu?

Dün Ankara’da yapılan bir toplantı son günlerde isimleri kulislerde önemli devlet görevleri için kulaktan kulağa fısıldanan iki ismi bir araya getirdi. SETA’nın düzenlediği Uluslararası 15 Temmuz Sempozyumu kapsamında gerçekleştirilen “15 Temmuz Darbe Girişiminin Ardından Türkiye panelinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın ve MEB Müsteşarı Yusuf Tekin 15 Temmuz’u ele aldılar. MEB Müsteşarı Yusuf Tekin 15 Temmuz bağlamında eğitimi ele aldı ve ilginç açıklamalar yaptı. MEB’in son yıllardaki icraatlarının mimarı, dinamosu, Türk Siyasal Hayatı Uzmanı, Akademisyen Yusuf Tekin 15 Temmuz’u ortada daha 17-25 Aralık süreci yokken 28 Şubat 2013’te öngörüyor.

Bakan ve Siyasetçiler Tarafından Tehdit Edilmesine Rağmen EĞİTİME BAKAN ADAM

Şimdi gelelim Sayın Müsteşarın 15 Temmuz bağlamında yaptığı eğitim açıklamalarının analizine. Eğitimin son yıllarına damgasını vurmuş bir bürokrat olan Yusuf Tekin; MEB’in arşivi ve beyni konumundadır. MEB’in son sürecini belirlemiş kilit kişi olan Tekin dershanelerin kapatılması ve dönüşüm sürecinden, FETÖ okullarının kapanmasına, pek çok konuda kelle koltukta görev yapmış öyle ki kendisinin söylemine göre eski bir bakan tarafından bizzat tehdit edilmiş bir isim. Evet o,17-25 Aralık sürecinden sonra üst düzey bürokrat çocuklarının hala cemaatin vip dershanelerine gittiği dönemde bile, yani hem 15 Temmuz’dan önce hem de sonra kendi dünya görüşü doğrultusunda hep EĞİTİME BAKAN ADAM. Evet o,15 Temmuz’u 28 Şubat 2013’te Öngörmüş, Bakan Tarafından Tehdit Edilmiş, Pek Çok Siyasetçi Tarafından Provakatörlükle Suçlanmış, EĞİTİME BAKAN Adam Kim? O kişi MEB Müsteşarı Yusuf Tekin. Tekin’e görev yaptığı dönemde ve bu dershane sürecini sürdürürken çok sayıda siyasetçi büyüğü tarafından, sen provokatörsün, provokasyon yapıyorsun, denmiş.

Bu anlamda Türkiye’nin en büyük bakanlığının Müsteşarının yaptığı açıklamaları dikkate almak gerekiyor. Bu açıklamalar şimdiden yeni tartışmaları tetikleyecek ve gündem oluşturacak gibi görünüyor.15 Temmuz birinci yılına girerken Tekin’in açıklamaları; MEB’in ilk andan itibaren insanların kullanıldığı, devşirildiği, mali imkanların elde edildiği, yurtiçinde ve yurtdışında örgütlenmelerin sağlandığı yer olduğu düşünüldüğünde gündem yaratacak türden. Müsteşar yaptığı konuşmada FETÖ’nün eğitim sistemini nasıl kullandığını, devlet politikası olarak devletin FETÖ’den nasıl arındırılabileceğini felsefi ve siyasi metaforlarla MEB üzerinden anlattı. Şu linkten konuşmanın tamamına da ulaşılabilir:(https://www.youtube.com/watch?v=VXy6GRZ-mtI) Konuşmanın genelinde Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin’in Gençlik Spor Bakan Yardımcılığı ve Millî Eğitim Bakanlığındaki görevi sırasındaki tecrübeleri üzerinden FETÖ’yü anlattığını görüyoruz. Tekin, görev yaptığı dönemde FETÖ’nün etkin olarak kullandığı dershaneleri, gittiği her ortamda Millî Eğitim Bakanlığı üzerinde vesayet uygulayan bir yapının bertaraf edilmesi olarak gördüğünü söylüyor.

Darbeyi Ne zaman ve Nasıl Öngörüyor?

Türk Siyasal Hayatı Uzmanı bir akademisyen olan Tekin; darbelerden ziyade, darbeler sonrası ortam yani darbeler sonrası hukuki ve siyasi zemin üzerine çalışarak, darbeyi yapanların nasıl bir daha müdahale edebileceklerini, bunun için hangi koşulları hazırladıkları üzerinde çalışmış.Böylelikle de 15 Temmuz’u 28 Şubat sürecini analiz ederek görebilmiş.28 Şubat 2013’te yaptığı konuşmada, dershaneler süreci başlamadan, Cumhuriyet Üniversitesi’nde yapılan bire panelde; tekrar bir darbenin olacağını, bunun seslerinin patır patır geldğini,12 Eylül’den 27 Mayıstan farklı, başka bir yapıda ,28 Şubat’ta temelleri atılmış, toplumun en ince hücrelerine kadar temelleri atılmış, toplumsal destek bulabilecek nitelikte bir yapının kurgulandığından bahsediyor. Tekin bununla da yetinmiyor. Aynı konuşmada gençlere; ’1876’dan itibaren olmayan bir şey yapalım ve böyle bir darbe olursa hep beraber sokağa çıkalım, darbecilere karsı çıkalım’ diyor. Bu konuşmayı Gençlik ve Spor Bakanlığı Bakan Yardımcısı olarak yaptığından, o dönemde bakan yardımcısı gençleri sokağa çağırdı diye tepki almış ve de haber olmuş.

Katharsis’ten Tabula Rasa’ya FETÖ Karşı İki Boyutlu Çözüm

Tekin felsefi ve siyasi metafor ve kavramlarla mevcut durumu, çözümü anlatıyor. Pek çok siyasi ve ekonomik saptamanın yapıldığı konuşmada, eski Yunan site devletleri yani polislerdeki katharsis kavramını kullanarak, dershane ve okul süreçleriyle devletin bir arınmaya gittiğini ifade ediyor. Ona göre dershanelerle ilgili süreç; vesayet uygulayan bir yapının bertaraf edilmesi. Tabi tüm bunlar olurken, gazeteler Müsteşarın 45 gün ömrü kaldı gibi manşetler atıyorlar. O dönemde bu manşetleri anlamlandıramayan Müsteşar 45 gün sonra 17-25 Aralığın olduğunu ifade ediyor. Bürokrasi de şu an bir katharsis yapıldığını, MEB’de pek çok alanda arınmaların yaşandığını ama bizlerin sadece fiziksel boyutları gördüğümüzü örneklerle anlatıyor. Buna somut örnek olarak da bu yapının ders kitaplarına bile işlemiş olduğunu buralarda da arınmalar olduğunu belirtiyor. Örneğin Milli Eğitim’den çıkan eski kitaplara baktığınızda iki doğru arasındaki uzaklık F ve G diye tanımlanıyormuş.

Tüm Bakanlıklarda Bir Yeniden İnşa Süreci Başlamalı…

Bugün kamu bürokrasisinde arınma sürecinin yaşandığına inandığını ifade eden Tekin, bu sürecin iyi planlanıp, çok sağlıklı bir şekilde yapılması gerektiğini söyledi. Bu anlamda da sadece MEB için değil devletin geneli için iki boyutlu çözüm önerileri getiriyor. Birinci boyutu katharsis yani arınma, ikinci boyutu John Locke’n Tabula Rasa’sı olan yani boş bir levha olan çözüm önerileri sunuyor. Devlet tüm kurumlarında gerekli arınmayı yaptıktan sonra yeni bir boş, temiz sayfa açmalı diyor, bu ülkenin geleceği için. Bunun içinde tüm bakanlıklarda bir yeniden inşa süreci başlamalı…Tekin, yeni bir sayfa açılıp, yeniden inşa sürecinin bir an önce başlaması gerektiğini söylüyor. Ona göre; “Bu arınma sürecinin dokunmayacağı hiçbir kamu kurumu hiçbir yapı ve hiçbir politika yok.”

Cumhurbaşkanı 2002’den Beri Dershaneler Kapansın Dedi

Müsteşar Bey oturumun sonunda gelen bir soruya çok ilginç ve samimi bir yanıt verdi. MİT’in ya da istihbaratın haberi yok muydu dershanelerden tarzı bir soruya; Cumhurbaşkanı 2002’den beri dershaneler kapatılsın demesine rağmen, öyle bir yapı vardı ki hiçbir bakan kapatmadı. O dönem biz kapatacağımız zaman bile maalesef bırakın istihbaratı MEB’in elinde bile kaç dershane, öğrenci, öğretmen olduğunun envanteri yoktu. İlgili Genel Müdürü çağırıp sorduğunuzda yuvarlak cevaplar veriyordu. Sonrasında ilgili çalışmaları başlattık. Ama biz darbeden önce FETÖ’ye ait okul, yurt, dershane, etüt merkezi vb. kurumların analizini yapıp listelerini oluşturduk. O tarihlerde bunları tespit çok kolaydı. Eleştiri yaptığınızda savunusunu hemen yapanlar ortaya çıkıyordu. 15 Temmuz’a kadar kendi çapımızda mücadele ettik. Yaptığımız idari bir işlemden sonra Danıştay önünde binlerce dava olmasına rağmen, tüm işini gücünü bırakıp bizden çıkan bir yapının iptal işlemini yapıyordu. Elimizde FETÖ ile ilinti kurabileceğimiz parametlerle ilgili ciddi bir dosya oluştu. 15 Temmuz sonrası FETÖ kurumlarına karşı tedbirlerimizi aldık. 2 binin üzerinde kurum kapatıldı. 30 binin üzerinde öğretmen bakanlığın kadrolarından uzaklaştırıldı.

FETÖ’nün Yurtdışı Okulları Ne Olacak?

Bu okulların çoğu ekonomik olarak Türkiye’den daha kötü ülkelerde. Bu ülkelerin bu tip yatırımlara ihtiyacı var. Siyaseten bize en yakın ülkeler bile buyrun bu okulları Maarif Vakfı’na teslim ettik diyemiyor. Bir kısım ülkeler bu okullara el koyup devletleştiriyor. Kamuoyundaki Maarif Vakfı kuruldu, tüm okullar buraya teslim edilecek ,algısı yanlış. Bu okulları bütün gayri menkulleriyle bize teslim eden ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Onun yerine Maarif Vakfı kanunu çıkarılarak, Türkiye dışında ülkemizi temsil edecek okullar açma fırsatı yakaladık. Bu ciddi manada kaynak ve personel istihdam kolaylığı sağladı. Amacımız sıfırdan yurtdışında ülkemizi en güzel şekilde temsil edecek okullar açmak.

Tekin özetle; MEB’in FETÖ’nün kendi mekanizmasına adam devşiren bir yapı olarak kurgulandığını,2013 yılında Millî Eğitim Bakanlığı’nda göreve başladığında bakanlığın her türlü bürokratik atraksiyonunun bu yapının inisiyatifinde yürüdüğünü ifade ediyor. Süreci şöyle ifade ediyor: “Bütün bu süreç, sadece ve sadece FETÖ’nün kendi mekanizmasına adam devşiren bir yapı olarak kurgulanmış ve her türlü atraksiyon burada yapılmıştı. ‘Millî Eğitim Bakanlığı’nın müfredatı kötü, ne yapacaksınız; çocuklarınızı başka bir yere göndereceksiniz. Milli Eğitim’in kitapları kötü, çocuklarınıza başka bir kitap satacaksınız. Milli Eğitim’in öğretmenleri kötü, bakanlığa bağlı okullarda çocuklara milli ve manevi değerler, İslami referanslar verilmiyor; o zaman çocuklarınızı başka bir yere göndereceksiniz. 2013 yılı yaz aylarında ben bu söylemleri dile getirdikçe başta Taraf ve Zaman gazetesi olmak üzere paralel medyada her gün benimle ilgili çok sayıda haber yapılmaya başlandı. Bir yeri rahatsız ettiğimiz kesin. Müsteşarın tek başına kararlar üzerinde bir yetkisi olmadığı halde, benim özel bilgisayarımda olan taslağı bir şekilde alarak ‘Müsteşardan eğitime darbe planı’ şeklinde manşet attılar. Haberi yapan kişiyi aradım ve hangi mantıkla böyle bir manşet attığını sorduğumda ‘Bu düzenin devamını engellemeye çalışan kişi sensin’ ifadelerini kullanmıştı.”

Evet MEB. Bir milyon öğretmeni, yaklaşık 18 milyon öğrencisiyle ülkemizin en büyük bakanlığı. Türkiye’nin en büyük bakanlığının tecrübeli Müsteşarı 15 Temmuz’un birinci yılına girerken tüm süreci felsefi, siyasal, ekonomik ve eğitimsel boyutlarıyla böyle yorumluyor. Türkiye Hepimizin Eğitim Hepimizin…

TEILEN